DEVLET OTORİTESİ! - Aslı Aydıntaşbaş
- Select a language for the TTS:
- Turkish Female
- Turkish Male
- Language selected: (auto detect) - TR

Play all audios:

Atılan taşlardan yaralanan bazı göstericiler, arkadaşları tarafından olay yerinden uzaklaştırılmaya çalışıldı. Fotoğraf: Bünyamin AygünHaberin Devamı
Öğle saatlerinde Taksim koşuşturmasından bitap düşmüş, birkaç saat önce kullanılan biber gazının hala genizleri yaktığı Beşiktaş’tan Ortaköy’e doğru yürürken telefonun diğer ucundaki
arkadaşım çarpıcı bir laf etti: “İstanbul’u düşman işgaline uğrasa böyle davranılırdı herhalde...”Sahi, neydi dün yaşanan rezalet!Hükümetin 1 Mayıs kutlamalarının Taksim’de yapılması
konusunda haklı çekinceleri olabilir. Ancak işçi ve emekçilerin yasal kutlamalarını sanki ‘terör faaliyeti’ gibi marjinalize etmeye çalışmanın, ‘devlet otoritesini’ kanıtlama uğruna
orantısız bir güç kullanımının haklı gerekçesi olamaz.Dün Taksim’de TOMA’larıyla, gaz bombalarıyla, çevik kuvvetleriyle gördüğümüz Devlet, iddia edildiği gibi ‘bireyi merkeze koyan’, hak ve
özgürlükleri gözeten Devlet değil, tam tersine yıllardır tanıdığımız yasakçı, ceberut, güç tekeli ve otorite algısını her türlü değerin üstünde tutan Devlet’ti. Toplumsal barış için...Hele
de, Kürt sorunu ve toplumsal barış için kritik bir süreç yürüten, Küresel Güç veya İleri Demokrasi gibi iddiaları, ‘bölgesel liderlik’ gibi hasetleri olan bir ülkeye, hiç yakışmadı dünkü
görüntüler...Keşke hükümet bu ülkede yaşayan insancıkların sürekli iktidarın gücünü, kalıcılığını, otoritesini hissetmekten öte başka ihtiyaçları da olduğunu anlayabilse... Mesela deşarj
olma, nefes alma, muhalefet yapma ihtiyacı var.Can Dündar geçen ay sordu: ”Madem iktidar partisi sürekli oyunu artırıyor, madem muhalefetin esamesi bile okunmuyor, madem halk, hükümetten
memnun, yakınmıyor, o halde niye en küçük eleştiriye karşı bu tahammülsüzlük?”Neden rahatsız oluyorsunuz?Sahi sendikaların, işçilerin, solcuların, yılın sadece bir günü meydanlara çıkıp
haykırmalarından, hak aramalarından, slogan atmaları ve hayal olduğunu bilseler de ‘Devrimin şanlı yolunda, ilerleyen halkın bayramı’ diye marş söylemelerinden neden bu kadar rahatsız
oluyorsunuz?Nasıl olsa geniş seçmen kitleleri, işçilerin taleplerine ilgi göstermiyor. O kalabalığın, dillendirdikleri işçi haklarının toplumda nasıl olsa bir karşılığı yok. Devrim falan
olmayacak. Devlet zaten o talepleri saymıyor. Sınıf mücadelesi zaten Türkiye’deki temel dinamik değil. Her yıl 1 Mayıs’ta bağırıp çağıran halk kitleleri, zaten sandığa gittiklerinde geniş
sağ-muhafazakar blok karşısında cılız bir ses olarak kalıyor.O zaman ne bu şiddet?Hükümet, 1 Mayıs kutlamalarını, biber gazının ‘gol’ sayıldığı futbol müsabakasına dönüştürmektense,
tereyağından kıl çeker gibi halledebilirdi. Örneğin Taksim meydanındaki inşaat çukurları kamu güvenliği açısından bir risk teşkil ediyorsa, alanda sadece 5-10 bin kişilik bir yer bırakılır,
kalan grupların Gümüşsuyu, Beyoğlu, Tarlabaşı gibi bölgelere dağılması sağlanabilirdi. Hatta daha erken davranılsa, başka meydanda kutlama mümkün olabilirdi. Niye son ana kalıyor bu
organizasyon? Bu iş son dakikaya bırakılmasa, aylar öncesinden sendikalarla bir anlaşmaya varılabilirdi. Ama olmadı.Olmadı çünkü dün yaşanan görüntüler, her şeyden çok, ”devlet otoritesini”
vurgulamak, devletin g
üç kullanma tekelini garantilemek, ”ulusal güvenlik devleti” algısını pekiştirmek içindi.Bu da, sayenizde oldu...
Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin
alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.